Chemtrails (kimyasal izler) ve iklim savaşları

Eyl 4, 2025 - 15:08
Chemtrails (kimyasal izler) ve iklim savaşları

Küresel ölçekte tartışılan ve kamuoyunun dikkatini çeken; Chemtrails (kimyasal izler) ve iklim savaşları

Gökyüzü ve yeryüzü giderek artan ve hala tam olarak kim tarafından yapıldığı bilinmeyen bir saldırı altında. Bu durum Sadece ülkemizi değil, çevre coğrafyaları ve  uluslararası toplumu   da ilgilendirıyor.

CHEMTRAILS NEDİR

‘Kimya’nın İngilizcesi olan ‘CHEMISTRY’ ve ‘İz’in İngilizcesi olan ‘TRAIL’ kelimelerinin kısaltılmış birleşiminden oluşmuş “CHEMTRAIL” Türkçede Kimyasal İzler anlamında bilinen ve bütün dünyada bu isimle bilinen bir kelimedir.

Yüksek irtifalardan uçan Kimyasal Tanker Uçaklarının  gökyüzünde bıraktıkları havada uzun süre asılı kalan ve yayılan beyaz bulutumsu izlerdir.

Atmosfere bırakılan kimyasal ve biyolojik spreyler olarak ta bilinmektedir. Chemtrails kimyasal püskürtmeleri, dünyanın her yerinde, kargo, sivil ve askeri uçaklar tarafından uygulanan toksik kimyasal kokteylleri stratosfer düzeyinden hedef bölgelere spreylenmesidir.

Püskürtülen kimyasallar ağırlıklı olarak Nano Alüminyum partikülleri, Baryum, Strontium, Etilen Dibromid, Baryum iyodür, bazı patojenler ve henüz tam bilinmeyen nano-parçacıklar içermektedir.

Spreylerde  genetik mühendisliği ürünü virüsler de bulunmuştur. Spreylerin yaklaşık bir yıl havada kalabilmesi için özel taşıyıcı madde eklenmektedir.

İçlerindeki en etkili madde Ağaç, bitki ve toprak katili alüminyumdur. Yoğun alüminyum  olan topraklarda, toprağın yüksek pH değerleri sebebi ile tarım yapılamamaktadır. Ağaçlar kurumaktadır.

Chemtrails’in insanlar üzerinde Solunum problemleri, Boğaz ağrısı Sinüs iltihabı, Şişmiş lenf bezleri, Öksürük, Nefes darlığı, Sinüs baş ağrısı, Genel solunum yetmezliği, Kalp hastalıkları, Karaciğer hasarı. Özellikle Alzheimer hastalığına ve kısırlığa yol açar.

Saygın kişi ve kurumlar tarafından resmi heyetler gözetiminde kayıtla alınan doğa numunelerinde yapılan analizlerde olağanın dışında ağır metallere ve olması geren oranların çok üzerinde alüminyum kalıntılarına rastlanmaktadır. Sürekli olarak yapılan bu ölçümlerdeki kirlilik miktarlarının ise geometrik bir oranda artış gösterdiği görülmektedir. Doğadan yiyecek ve içekler vasıtası ile kimi zaman da solunum ve derimizden emilmesi yoluyla vücudumuza giren bu toksik maddeler birçok hastalığa neden olmaktadır

CHEMTRAILS NASIL AYIRT EDİLİR?

Temel olarak 2 ayrı tip iz vardır ve ayrımı çok kolaydır. 1.Tip izler: (Endişelenmeyi gerektirmeyen normal izler) *Bazı Askeri Uçaklara ve Kargo Uçaklarına (Contrails) aittir. *Arkalarında oluşturdukları beyaz izler kısa olup kısa sürede dağılırlar. *

2. Tip İzler: (Endişelenmeyi gerektiren anormal izler) *Bunlar oldukça uzun (çoğu zaman binlerce metre) ve yoğun izlerdir. *Çok uzun süre havada asılı kalırlar. *Kolay kolay dağılmazlar ve giderek yayılırlar. *Havada rüzgar yoksa süzülerek yere iner ve suya/toprağa karışırlar.

Kimyasal bileşikler düzenli ve düzensiz aralıklarla püskürtülmektedir. Bu amaç doğrultusunda modifiye edilmiş, belli bir balast dengesi ile yerleştirilmiş likit tankları kullanılmakta ve özel tasarımlı spreyleme teknolojileri kullanılmaktadır. Püskürtülen kimyasallar havada saatlerce asılı kalarak giderek genişlemekte ve kimi zamanlar güneşi bile engelleyecek ölçüde gökyüzünü tamamen kaplamaktadırlar.

Oysaki CONTRAILS adıyla bildiğimiz kısa, beyaz ve birkaç saniye içinde yok olan izler yüksek irtifalarda belirlenmiş rotaları içinde uçan (normal) uçakların bıraktığı su buharının donarak kristalize olmasından başka bir şey değildir ve CHEMTRAILS ile karıştırılmamalıdır.

CHEMTRAILS uçakları genellikle gökyüzünde yüksek irtifalarda ve karmaşık belirsiz rotalarda uçmaktadır. İlk olarak 1970’li yıllarda görülen bu uçuşlarda ancak bir kısmı anlaşılabilmiştir.

Bazı yoğun saldırılarda aynı anda onlarca uçaklar farklı yönlerden uçarlar. Gökyüzü tamamen bu beyaz izlerle (çoğu zaman doğal bulut sanılan) kaplanır. *Rotaları genelde olağan/bilinen ticari uçuş rotalarının dışındadır. *Bazen kavisli rotalar izlerler ve bıraktıkları izler yay görümünde olabilir.

CHEMTRAILS BİR KOMPLO TEORİSİMİDİR?

Değildir! Spreylemeler bir gerçektir. Dünyada bu ciddi şekilde tartışılmakta ve bilimsel toplantılar yapılmaktadır.

Uzun yıllardır tartışılmasına karşın bu gizemli ve sinir bozucu çalışmaların kimler tarafından yapıldığı hala kesin olarak tespit edilememiştir. Dolayısı ile uzun yıllardır yapılan çeşitli spekülasyonlar artarak devam etmektedir… Bazı kişiler ise bu CHEMTRAILS konusunu bir “komplo teorisi” (conspiracy theory) olarak görmekte ve ciddiye alanları sert dillerle eleştirmekte, hatta alaya almaktadır. Dünyanın her tarafında yıllardır ara verilmeden uygulanılıyor ve tartışılıyor olması itibarı ile de gündemlerden silinemez KÜRESEL BİR KONU olduğu yadsınamaz bir gerçekliktir

Esasında CHEMTRAILS in kendisi bir komplodur.

Bahanesi.

Alüminyum parçacıkları ile izolasyon tabakası oluşturarak güneş ışınlarını yansıtıp küresel ısınma ile mücadelede kullanıldığı da iddia edilmektedir.

Bu spreylemeler için her gün yüzlerce uçağın ve tonlarca kimyasalın kullanıldığı düşünülecek olursa, bu projenin arkasında çok ciddi bir sermayeyi bu proje için ayırmış bir grubun, kuruluşun veya merkezin olduğunu anlamak pek de zor olmayacaktır. Haklarında birçok spekülasyon yapılıyor olmasına karşın bu merkezin açık bir kimlik tanımı günümüze kadar yapılamamıştır.

En genel kanılar ise CHEMTRAILS spreylemelerinin arkasında kapalı/gizemli grupların olduğu kanısıdır… İşin en ilginç yönü ise günümüze kadar hiçbir kişi veya kuruluş “BU SPREYLEMELERİ BİZ YAPIYORUZ!” sahiplenmesinde bulunmamıştır. CHEMTRAILS dünyanın tek küresel sahipsiz uygulamasıdır. Bu gizeminin altında bilinmesi istenilmeyen çok tehlikeli uygulamaların ve gizli denemelerin yapılıyor olması ihtimalini bulundurmasıdır. Ve çok daha gariptir ki; hiçbir devlet her yıl kendi ulusal hava sahanlığı içinde uygulama yapan binlerce “CHEMTRAILS” spreylemelerinin varlığını resmi dilen yalanlamamıştır.

Kimi kesimler, Chemtrails’in varlık nedenlerinden bazılarını küresel ısınmayı engellemek için yapılan çalışmalar (Baryum oksidasyonunun, havada sera etkisi yapan karbondioksiti bağlayıp, etkisiz hale getirilmesi) olarak açıklamaktadır.

Alüminyum parçacıklarının bir izolasyon tabakası oluşturarak güneş ışınlarını yansıtıp küresel ısınma ile mücadelede yardımcı unsur olarak tanımlanması da bu konuda yapılan en sık rastladığımız açıklamalardan biridir.

Bununla beraber alüminyum püskürtmeleri bu teoriye aykırı olarak genellikle kış aylarında yapılmaktadır.

Sonuçta Yaz ortasında yaşanılan kışlar ve kış ortasında yaşanılan yazlar… Neredeyse alışmaya ve kanıksamaya başladığımız aniden gelen ve sellere neden olan çok şiddetli yağmurlar ve cevizden daha büyük taneli dolu yağışlarının ölümlere de sebep olduğu ciddi zararlar… Aşırı soğuklar, aşırı sıcaklar…

Bu uçakların çoğu normal Radar sinyali yollamaz, onun icin flightradar24.com gibi sitelerde görünmez.

Uçakların hemen arkasında beliren paralel, çapraz veya kafes şeklinde ve kilometrelerce yayılan, dağılan, bulut gibi görüntüler oluşturan, yaşam alanlarının üzerine gri, sarımsı veya kahverengi tonlarda çöken pus tabakaları oluşturan izler bıraktıklarını görüyoruz. Bazen gökyüzünde arkasından iz bırakan uçaklardan görmesek de bulutların yapısı ve şeklinde de doğal olmayan birtakım değişiklikleri fark ediyoruz. Gökyüzü çok bulutlu veya tamamen iken dakikalar içinde boydan boya ve neredeyse eşit aralıklarla oluşuveren bulut formları… Bazıları da gelişigüzel kopartılmış gibi; yeryüzüne sarkan, uzayan saçaklı şekiller. Peki gökyüzünün mavisini ne kadar mavi görüyoruz? Bulutsuz havalarda bile çoğu kez sanki bir tülün veya isli bir camın arkasından bakar gibi; çoğu kez bulanık, puslu bir gökyüzü ve tabii puslu bir güneş.

Gerek gökyüzündeki gerekse hava olaylarında yaşanan olağandışılığı fark edip internette biraz araştıracak olursanız yıllardır mütemadiyen duyduğumuz “atmosferde (sanayi, tarımsal faaliyetler, enerji santralleri, karayolu araç trafigi, ısınma pişirme amaçlı fosil yakıt kullanımı vb nedenlerle)  karbon artışına bağlı küresel ısınma/iklim değişikliği /aşırı hava olayları vecizesi dışında, doğrudan atmosfere ve hatta kara ve okyanuslara da birtakım kimyasal, fiziksel araçlarla müdahale edilerek hava durumunu ve hava durumuna etki ettiği için iklimi de etkileyen üstelik de 70 yıldan uzun zamandır atmosferin dinamiklerini ve bileşimini değiştirebilen bir takım atmosferik manipülasyon (hava modifikasyonu) teknolojisi ve tekniklerinin varlığını ortaya koyan raporlara, bağımsız uzman görüşlerine erişebilirsiniz.

Bu arada bunca bilgi belgeye ve milyonlarca insanın gözlemlerine rağmen halen bilfiil sürdürülmekte olan hava modifikasyonu uygulamalarını farkında olarak veya olmayarak yalanlayan, insan ve çevre sağlığı açısından ciddi tehlikeleri bağımsız uzmanlarca da doğrulanan bu izlerin yüksek irtifalarda uçan kargo ve yolcu uçaklarının egzozundan çıkan su buharı/buz kristallerinden başka bir şey olamayacağı, hatta aksini iddia edenlerin komplo teorisyeni olduğu algısı yaratmakta mahir dezenformasyon kaynakları da mevcuttur ancak erişilen herhangi bir bilginin yine internet üzerinden çoklu kaynaklardan teyit edilerek çöp bilginin ayıklanması mümkündür.

Nedir hava modifikasyonu?

Yalın tarifi ile; fiziksel veya kimyasal araçlar kullanılarak;

•​kar/yağmur yağışlarını artırma,

•​azaltma veya bunların yerini değiştirme,

•​dolu/yıldırımları azaltma/önleme veya

•​bulutları/sisi dağıtmak maksadıyla” istemli olarak”

Dünya gezegenini saran atmosferin bileşiminde veya dinamiklerinde değişiklik yaratmaya yönelik her tür faaliyetlerdir .

Hava modifikasyonunda bulut tohumlama bir yapay yağış tekniği olarak kullanılmaktadır. Bulut yoğunlaştırıcı/buz çekirdekleri oluşturan maddelerin (gümüş iyodür amonyum nitrat, kadmiyum iyodür, kuru buz/katı CO2 ve diğer higroskopik materyaller) bulutun tepesinden, bulutun içine girilerek, tabanından bulutun içine gönderilmesi/serpilmesi yoluyla kar veya yağmur yağışı için havanın manipüle edilmesidir.

Ülkemizde barajlarda su seviyelerinin azalması neticesinde ilk yağmur bombası uygulaması 1990 yılında İstanbul’da İSKİ tarafından yapılmış, daha sonra değişik tarihlerde Ankara, İzmir ve yine İstanbul’da uygulanmıştır. Bu teknik her ne kadar doğal bulutlardan düşen kar/yağmur yağış miktarını artırmak için kullanılsa da uzmanlarca da belirtildiği gibi;

•​ters etki yaratabilir; aşırı yağışa veya yağış azalmasına,

•​yoğun dolu yağışına yol açabilir.

•​Kullanılan kimyasallar ve hava olaylarının değiştirilmesi kaynaklı meteorolojik değişiklikler çevre ve ekosisteme zarar verebilir.

•​Kullanılan kimyasalların insan sağlığı açısından çeşitli seviyelerde kanserojen özellikleri vardır.

03 – 05 Aralık 2015 tarihlerinde İstanbul’da Milli Savunma ve Güvenlik Enstitüsü, Türk Asya Stratejik Araştırmalar Merkezi TASAM ve Marmara Üniversitesi işbirliğinde düzenlenen Güvenlik Konferansı kapsamında “Atmosferik Manipülasyon; İmkanlar ve Tehditler” konulu İklim Modifikasyonu Çalıştayı vizyon belgesinde; (…) Bazı kaynaklar aşırı hava olaylarında ve iklimde görülen bozulmanın Hava Modifikasyonu (Atmosferik Manipülasyon) uygulamaları nedeniyle olduğunu ileri sürmekte ve henüz bu teknolojiye sahip olmayan birçok ülkenin farkında olmadan bir iklim savaşına maruz kaldığını belirtmektedir  denilmektedir.

Hava modifikasyonu ve askeri meteoroloji kavramını da ülkemizde ilk önce Kadıoğlu gündeme getirmiştir. Hava modifikasyonu havayı kasten manipüle veya değiştirme eylemidir. En çok bilinen şekli bölgesel yağmur ve kar yağışını arttırmaya yönelik bulut tohumlama yöntemidir.

Yüzyıllar boyunca insanoğlu, su kaynaklarını artırmak, şiddetli hava olaylarının etkisini azaltmak için hava ve iklimi değiştirmenin yollarını araştırmıştır. Hava modifikasyonuna ilişkin modern teknoloji 1940’lı yılların sonunda gümüş iyodür ün, bulut damlacıklarının buz kristallerine dönüştürülmesinde kullanılmasıyla ortaya çıkmıştır.

Meteoroloji Genel Müdürlüğümüzün belirttiğine göre, Günümüzde bazı ülkeler enerji talebini karşılamak, kurak bölgelerde su kaynaklarını zenginleştirmek, yüzden fazla hava modifikasyon projesi yürütmektedir. Bulut tohumlama yöntemi 1940 larda denenmeye başlamış, 1960’lı yıllardan itibaren ABD’de geliştirilmiş ve günümüze kadar uygulanmaya devam edilmiştir. Dünyada 24 ülke bulut tohumlama yöntemini daha fazla yağış sağlamak için kullanmaktadır. İşlem genellikle uçaklardan püskürtme ile olmaktadır.

Yağmur bombası yöntemi ülkemizde ilk olarak 1990 yılında İstanbul’da İSKİ tarafından uygulanmıştır.

15. Dünya Meteoroloji Kongresi’nde (Cenevre, 2007) hava modifikasyonu çalışmalarının bilimsel olarak geçerli bir şekilde değerlendirilmesi ve bulut modifikasyonun bulut/yağış gelişimindeki etkilerinin daha iyi anlaşılması amacıyla, operasyonel hava modifikasyonu çalışmalarının araştırma ve modelleme çalışmaları ile desteklenmesi önerilmiştir. Kongre ayrıca, hava modifikasyon çalışmaları yapılırken ekonomik, sosyal, ekolojik ve yasal konuları da göz önünde bulundurulmasını teşvik etmektedir.

Dünya Meteoroloji Örgütü (WMO) Atmosfer Bilimleri Komisyonu çatısı altında yürütülen Atmosfer Araştırmaları ve Çevre Programı’nın faaliyetleri kapsamında; 22-25 Ekim 2007 tarihleri arasında düzenlenecek olan Hava Modifikasyonu konulu Bilimsel Konferans Devlet Meteoroloji İşleri Genel Müdürlüğü’nün ev sahipliğinde Antalya’da gerçekleştirilmiştir.

İlki 1973 yılında Taşkent’de, sekizincisi ise 2003 yılında Kazablanka’da düzenlenen konferans serisinin dokuzuncusuna 44 ülkeden 180 uzman ve bilim adamı katılmıştır.

Bu eylemin yaratabileceği risklerde mevcuttur Uygun olmayan tohumlamanın daha fazla doluya neden olabileceği veya yağışı azaltabileceği bilinmektedir.

*Meteorolojik silahlar;

Uzun dönem veya uzun süreli gerçekleştirilecek hava modifikasyon işlemlerinde ekosistemin etkileneceği bilinmelidir.

Ayrıca, Hava modifikasyonu kasıtlı bir şekilde kullanılırsa meteorolojik bir silah haline gelebilmektedir. Modifikasyon sonucu oluşna Şiddetli yağış, kasırga, hortum, dolu, gibi hava olayları bir silah olarak kullanılabilme potansiyeline sahiptir.

Bizatihi Meteorolojik Faktörler bir silah olarak kullanabilirken, Hava silahların kullanımını da engelleyebilmektedir.

Yakın tarihte Konuya ilk ciddi gönderme General Eisenhover, tarafından 1944 Normadiya Çıkartması için yapılmıştır “ Akıbetimiz Meteorolojistlerin elindedir.”

ABD Savunma Bakanlığı 1940’ların sonunda Soğuk Savaş’ın doruğunda hava değişikliği üzerine araştırmalarına başlamıştır. Vietnam savaşı sırasında, 1967’de başlayan ve hedefini muson mevsimini uzatmak ve Ho Chi Minh Patikası boyunca düşman tedarik rotalarını engellemek olan Project Popeye kapsamında başlayan bulut tohumlama teknikleri kullanılmıştır.

Birleşmiş Milletler Genel Kurulu tarafından onaylanan, 18 Mayıs 1977 tarihli sözleşme ile çevresel modifikasyon tekniklerinin silah olarak kullanımı yasaklanmıştır “Bu Sözleşmeye

Taraf Devletlerin her ikisi de Herhangi bir diğer Taraf Devletin imha, hasar veya yaralanma aracı olarak yaygın, uzun süreli veya şiddetli etkileri olan çevresel modifikasyon tekniklerinin kullanılmamasını, orduya girmemesini taahhüt eder. (Convention on the Prohibition of Military or Any Other Hostile Use of Environmental Modification Techniques, United Nations ENMOD- Çevresel Modifikasyon Tekniklerinin Askerî veya Başka Bir Düşmanca Amaçla Kullanımının Yasaklanması Sözleşmesi)”

Ancak güçlü ülkelerin bu sözleşmeyi ihlal ettikleri de belirlenmiştir.

*”Havayı yöneten savaşı yönetir”

Eskiden savaşlar açık ve olumlu havada yapılmakta iken günümüzde havanın bizatihi kendisi bir savaş aracıdır. Hava uçaklarınızı, silah sistemlerinizi, savaş araçlarınızı etkileyebilir. Bulutları bir araya getirebiliyorsunuz hava modifikasyonu ile fırtına, yağmur ve şimşek yapabiliyorsunuz. Ya da uçaklarınız uçarken kötü havayı düzgün hale getirebiliyorsunuz. Havadan kimyasal ve biyolojik silahlar serpebiliyorsunuz. Onun için Türkiye Cumhuriyeti bu konuda da uzmanlar yetiştirmelidir. Havanın bir silah olarak kullanılmasına karşı Türkiye kendi güvenliğini sağlamalıdır.

Yine bir askerin sözü verelim:“ … Çalışmalarımızın amacı, eğer kullanmak isterse, silahlı kuvvetlerimize, havayı kendi lehlerine veya düşmanın aleyhine çevirebilme yeteneğini kazandırabilmektir. Biz hava şartlarını bir silah olarak görmekteyiz. Zafere ulaşmada kullanılabilecek her şey silahtır ve hava bunların içinde en iyilerden birisidir.” Dr. Plerre St. Amand, ABD Deniz Kuv., 1968. Bundan şu sonucu çıkarabiliriz: “Havayı kontrol eden, dünyayı kontrol eder”

Tarım ile bağlantısı nedir? ‘Agro terörizm’ ne anlama gelmektedir?

Agro-terörizm, tarihte yeni olmayan ancak ülkemizde bugüne kadar pekte fazla üzerinde durulmayan bir tehdit türüdür. tam anlamıyla karşılığı hayvan ya da bitki hastalıklarının bilinçli ve kasıtlı olarak canlı hayvan ya da besin kaynaklarına bulaştırılması, bu yolla ekonomik istikrarın sekteye uğratılması, halkta korku ve panik yaratılmasıdır.

Meteorolojik Silahlar Agoterör amacıyla da kullanılabilir.

Ülke olarak askeri meteorologlar yetiştirmemiz lazım. Bir tehdit var, tehdit algılamasını görüyoruz. O zaman Havadan gelecek saldırılara karşı askeri ve bilimsel merkezlerin kurulması gerekir.

Ülkemizin Hava Tahmininde yurt dışına bağımlılığı en aza indirilmelidir

Chemtrails Araştırma Platformu

PLATFORMUN EN ÖNEMLİ ÖZELLİKLERİNDEN BİRİ DE SİYASET ÜSTÜ OLMASI VE  ÜLKEMİZİN VE ÇOCUKLARIMIZIN GÜVENLİĞİ İÇİN KURULMUŞ OLMASIDIR (BSHA – Bilim ve Sağlık Haber Ajansı)