Simbiyoz, oyun teorisi, rozet!

Mutat olduğu üzere her iki ya da üç yılda bir yaşadığımız CHP kongre süreci yine geldi çattı.
13 Ağustos’ta başlayacak olan mahalle delegelik seçimleri ile fiili olarak süreç başlamış olacak. İlçe başkanlıkları da, birer takvimlerini açıklamaya başladılar.
Aslında, kağıt üzerinde baktığımızda, oldukça demokratik bir sistem gibi görünür CHP kongre süreçleri. Mahallelerde, kayıtlı bütün üyelerin katılımını ile o mahalleyi ilçe kongresinde temsil edecek delegeler belirlenir. Bu delegeler hem ilçe yönetimini hem de il kongresinde ilçelerini temsil edecek il delegelerini seçer. Sonrasında da il delegeleri hem il yönetimini hem de büyük kurultay delegelerini belirleyerek, il için süreci sonlandırır.
Dediğim gibi, kâğıt üzerinde çok güzel. Çünkü görüntüdeki uygulama bu olsa da mahalle delegelerinin belirlenmesi sürecinden itibaren delege ağaları boy gösterir. Bu ağalar, kendi üye yaptıkları kişileri, kendi çıkarları doğrultusunda saptadıkları aday(lar)a yönlendirir. Tabi bunu yaparken de aday ile çetin pazarlıklara girişilir. Yönetim kurulu üyelikleri, üst kurul delegelikleri, başlıca pazarlık konularıdır.
Böylece üyenin kararı, daha baştan akamete uğrar ve demokratlık iddiası, sadece kağıt üzerinde ve belagatte kalır.
Başkan adaylarının durumu biraz daha farklıdır. Çünkü adayın pozisyonunu, varsa, belediye başkanı ile ilişkiler belirler. Başkan adayı, belediye başkanının ya tam yanında ya da tam karşısında konumlanır. İkisi de prim yapar. Çünkü, şu ya da bu nedenle belediye başkanı ya da yandaşını ya da karşıtını üretmiştir ve başkan adayı da ya yandaş ya da karşıt üzerinden siyasetine devam etmek durumundadır. Geçmiş örnekler de her iki durumunda sonuç alıcı özelliklerini izledik, gördük.
Bugüne bakacak olduğumuzda da Antalya’da artık irili ufaklı 16 derebeyi var. Her belediye başkanı, ilçesinin derebeyi konumunda ve kongrenin gidişini etkileme potansiyeline sahip. Biliniyor ki, belediye başkanı ile ilçe başkanının uyumu siyasi başarının altın anahtarı. Buradaki ‘uyum’ sözcüğünü varın siz, belediye başkanının noteri olan ilçe başkanı olarak okuyun. Belediye başkanı, bir sonraki dönemini düşündüğünden, kendisi için birinci derece referans kaynağı, ilçe belediye başkanı olacaktır. Yani, bir dönem daha başkan kalabilmesinin ilk anahtarı, ilçe başkanıdır. Bu nedenle, kendisini destekleyen bir ismin başkan olması, yaşamsal önemdedir.
İlçe başkanı da, doğal olarak, ileriki yıllarda ya belediye başkanlığı ya da milletvekilliği hayali kurmaktadır. Bunun da yolunun örgütü mutlu etmekten geçtiğini bilir. Örgütü mutlu etmenin yolu da başta işsiz üyelerine iş bulmak üzere çeşitli olanakları ile belediyeleri işe koşmaktır. Bu nedenle de ilçe başkanı ile belediye başkanı arasında simbiyotik bir ilişki vardır. Bu simbiyoz yaşam formu, CHP merkezi iktidarı alana kadar da devam edecektir.
Amerikalı matematikçi John Nash, bu simbiyoz yapıyı, ‘oyun teorisi’ adı ile tanımladı. Bu teoriye göre, oyuncular (ilçe belediye başkanı ve ilçe başkanı) karşılıklı birbirlerinin hamlelerine göre en uygun hamleyi yaptıklarında, sonuç her iki taraf için de kazan-kazan durumuna dönüşür.
CHP’liler de kongreler süreci boyunca bu ‘oyun teosi’nin ürettiği simbiyoz ilişkinin olumlu ya da olumsuz katılımcısı, en edilgen durumda da gözlemleyicisi, dolayısı ile parçası olacaklar.
Burada dikkat çeken ayrıntı, ‘parti rozetini çıkardığını’ iddia eden belediye başkanlarının, olay ilçe kongresi olunca o rozeti hatırlayıp sandıktan çıkarmalarıdır.
İşin adını koyalım.
Belediye başkanlarının, genel siyasette “parti rozetini çıkardım” deyip de ilçe kongresinde tekrar rozeti hatırlayıp takarak, CHP için siyaseti tasarımlama çabaları, en iyimse ifade ile samimiyetsizliktir.
O rozet çıktı ise başkanlık süreci boyunca ilçe kongrelerine karışılmaz. Yok, karşılıyor ve rozet yakada parlıyorsa, o zaman da halka samimi değiller.
Bu durumda biz de sözü, bir Erzurum türküsünün ilk mısrasına bırakalım!
“Seyreyle güzel kudreti mevla gör neler eyler!”