İmitasyon çağı

Tem 13, 2025 - 14:38
İmitasyon çağı
Son aylarda Türkiye’de son günlerde de Antalya’da yaşadığımız belediye operasyonlarından ötürü, etrafımızda olan bitene dikkat edemez hale geldik. Oysa o kadar çok şey yaşıyoruz ki hangi birine bakacağımızı şaşırır hale geliyoruz. Son günlerde Antalya’da, Antalya Müzesi’nin yıkım kararına çok ciddi bir mücadele yürütülüyor. Antalya’nın duyarlı tüm kamuoyu ayağa kalkmış vaziyette ve teyakkuz halinde. Kendi adıma, Antalya belediyelerine operasyon gündemi nedeni ile mücadele eden arkadaşlara gerekli desteği veremediğim için özür diliyorum. Halbuki, Antalya’nın bir numaralı gündemi bu olmalıydı. Müzenin yıkılma gerekçesi, binanın depreme dayanıksız olması, yerine çok daha güzel (!) yeni bir müzenin yapılacak olması. İddialara göre, yeni müze binasının 2,5 milyar TL’ye, Kültür ve Turizm Bakanı’nın otellerinin mimarı tarafından yeniden yapılacak. Yani, iddialar doğruysa, yeni bir yandaşa kaynak yaratma vakası ile karşı karşıyayız. Biz bu iddiayı bir kenara bırakıp, yeni müze yapımı gerekçesine bakalım. AKP iktidarı sadece ekonomik ve siyasal zarar vermedi bu ülkeye. Kendilerinin kültürel birikimi ve bir tarih bilinci olmadığı için, toplumu da bu yönde değiştirmeye çalıştı. Kitch ya da popüler bile diyemeyeceğimiz kültürel öğeleri bize dayatmaya, kendi hafızasından ürettiği, bilimsel bir alt yapısı olmayan tarihi de doğru kabul etmeye zorladı bizi. Bu yolla da iktidarının devamı için gerekli olan rıza üretimini gerçekleştirmeyi hedefledi. Hal böyle olunca da karşımıza ‘imitasyon’ diyebileceğimiz bir kültür ve tarih kurgusu ile karşı kaşıya kaldık. ‘İmitasyon’, bir nesnenin yerine sahtesini üreterek gerçekle aynı gibi bir ürün anlamına geliyor. Kısacası ‘sahte’ anlamında kullanılıyor. Antalya Müzesi için de ‘daha güzeli’ denilerek, imitasyon müze binasına giden yolun taşları döşeniyor. Bu mantıkla baktığımızda, 1300 yıllık Ayasofya’yı da yıkabiliriz. Nasıl olsa yerine çok daha güzeli yapılacak. Ya da Ankara’da bulunan Anadolu Medeniyetleri Müzesi. 1471 yılına tarihlenen müze binasını yıkıp, aynısını daha güzel yapabiliriz. Her iki örnekte de yıktığımız sadece bina değil. Ayasofya’da 1300 yıllık tarihi tanıklığı, Anadolu Medeniyetleri Müzesi’nde de Fatih Sultan Mehmet’in Baş veziri Rum Mehmet Paşa’yı dolayısı ile 1400’lü yılların ikinci yarısını, Fatih Sultan Mehmet’i ve bu minvalde ve sonrasında yaşananları da yıkmış olacağız. Aynı mantık içine İstanbul’da Dolmabahçe Sarayı, Antalya’da Yivli Minareyi de alabiliriz. Nasıl olsa yerine aynısını hatta daha güzelini yapmayacak mıyız? Tarihmiş, insanlık mirasıymış, kültürel birikimmiş, kime ne! Yerine imitasyon diktikten sonra bütün sorunlar çözülüyor. Bu mantık devam ettiği sürece gelecek kuşaklar, Türkiye Cumhuriyeti’nin 21. Yüzyılda ilk çeyrek yüzyılını ‘imitasyon çağı’ diye adlandırsalar yeri değil mi?