Kentsel Dönüşüm Kanser Riskini Artırabilir

Türk Toraks Derneği Torasik Onkoloji Çalışma Grubu Sekreteri Dr. Öğretim Üyesi Feride Marım 26 Eylül Dünya Mezotelyoma Günü’nde erken teşhisin zor olduğu mezotelyomada kentsel dönüşüm riskine dikkat çekerek “Kentsel dönüşüm süreci ülke genelinde asbest maruziyetini artırmış olabilir” dedi.
“DEPREM FELAKETLERİ İLE YAYILIM ARTTI”
Asbestin, Türkiye’de 2010 yılında yasaklandığına dikkat çeken Türk TORAKS Derneği Torasik Onkoloji Çalışma Grubu Sekreteri Dr. Öğretim Üyesi Feride Marım özellikle bu tarihten önce yapılan tüm evlerde asbest kullanıldığını belirtti ve şunları söyledi: Asbest (ak toprak, çorak toprak) lifli yapıda bir mineraldir. Silisyum elementinin sodyum, demir, magnezyum ve kalsiyumla oluşturduğu silikatlardır. Bu silikatlar ısıya, aşınmaya ve kimyasal maddelere çok dayanıklıdır. Bu nedenle çok iyi bir izolasyon malzemesidir. Kayaçlarda doğal olarak bulunur. Erozyon gibi doğal olaylar yoluyla ya da madencilik, patlamalar ve endüstriyel kullanım nedeniyle bu kayaçların yapısının bozulmasıyla asbest lifleri çevreye yayılır. Isıya ve aşınmaya dayanıklı olması nedeniyle özellikle kırsal alanda evlerin sıvanmasında, çatıların ve ocakların yalıtımında kullanılmaktadır. Gerek yapıların aşınması, gerekse sıvaların dökülmesiyle asbest lifleri havaya karışmaktadır. Son dönemlerde yaşanan deprem felaketlerinin de asbestin çevresel yayılımına katkı sağladığı düşünülmektedir. Ayrıca birçok iş kolunda da kullanımı mevcuttur. Bunlardan başlıcaları tekstil, çimento üretimi, inşaat, kimya ve izolasyon endüstrisi, gemi ve vagon yapımıdır. Türkiye’de 31 Aralık 2010 yılında asbestin endüstriyel kullanımı ve asbest içeren ürünlerin satışı yasaklanmıştır.
“KENTSEL DÖNÜŞÜM SÜRECİ ASBEST MARUZİYETİNİ ARTIRABİLİR”
Mezotelyomadan korunmanın en temel yolunun çevresel asbest maruziyetinin önlenmesi olduğunu da ifade eden Dr. Feride Marım sözlerine şöyle devam etti: “2012 yılında T.C. Sağlık Bakanlığı tarafından ‘Türkiye Asbest Kontrolü Stratejik Planı’ yapılmıştır. Yöresel olarak asbestin yoğun kullanımının tespit edildiği birçok yerleşim yeri boşaltılmıştır. Riskli bölgelerde yine ev, çatı ve ocak yapımı gibi kullanım alanlarında asbestin kullanımı da yasaklanmıştır. Bu bölgelerde halkın bilinçlendirilmesi ve gerekli denetlemelerin yapılması koruyucu olacaktır. Ülkemizde yasaklanmış olsa da üretimde asbestin endüstriyel olarak hala kullanıldığı ülkeler vardır. Bu önlemler yararlı olmakla birlikte Avrupa’da da ülkemizde de yıllardır devam eden kentsel dönüşüm sürecinde evlerin yıkımı sonrası asbestin serbestleşmesi ve asbeste maruziyetin artması ilerleyen yıllarda hastalıkların artabileceğini düşündürmektedir. Son yıllarda yaşadığımız deprem felaketleriyle ilişkili yıkımlar da riski artırmaktadır. Bina yıkımları öncesi mutlaka asbest analizi yapılması önerilmektedir. Hastalıkların erken teşhisi ve tespitine yönelik çalışmaların yapılması yararlı olabilir. Asbest içeriği olabilecek bir yapıdan şüphelenilirse Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı İş Sağlığı ve Güvenliği birimlerinden mutlaka destek alınmalıdır. Gemi yapımında birçok parçada asbest kullanılmaktadır. Özellikle eski gemilerin sökümünde ve tersanelerin bakım ve onarımında görev alan işçilerin yoğun olarak maruziyeti söz konusudur. Bu işçilerin özel elbiseler ve uygun maskeler ile çalışmasının sağlanması ve koruma önlemlerine uyduklarından emin olunması büyük öneme sahiptir. Bu stratejilere yönelik 25 Ocak 2013’te “Asbestle Çalışmalarda Sağlık ve Güvenlik Önlemleri Hakkında Yönetmelik” yayınlanmıştır.”
“HASTALIK 20 İLA 50 YIL İÇİNDE GELİŞİYOR”
Dr. Marım, hastalığın çok uzun yıllar sonra ortaya çıktığına dikkat çekerek, “Hastalık asbest solunduktan sonra 20-50 yıl içinde gelişmektedir. Uzun yıllara yayılan bu süreçte hastalarda şikayet hissedilmeyebilmektedir. Çoğunlukla hastalık ilerlediğinde semptomlar görülmekte ve birçok hasta ileri evrede tanı almaktadır. Her kanserde olduğu gibi, mezotelyomada da erken tanı önemlidir. Akciğer zarları arasında sıvı birikimi nedeniyle zamanla nefes darlığı gelişmektedir. Kuru ve ağrılı öksürük görülebilir. Göğsün tek tarafında nefes almakla, öksürmekle artan ağrılar gelişebilir. Ağızdan kan tükürme, halsizlik, yorgunluk ve kilo kaybı gibi yakınmalar görülebilir. Karın zarları arasında sıvı birikmesi ise karın ağrısı, karında şişlik, bulantı, iştahsızlık ve bağırsak problemleri ile kendini gösterebilir. Riskli bölgede yaşayan ya da riskli mesleklerde çalışan kişilerde en önemli tanısal adım öyküdür. Akciğer zarları arsındaki sıvıdan örnek alarak ya da videolu yöntemlerin de kullanılabildiği akciğer zarı biyopsi örneklemeleri ile kesin tanıya ulaşılabilir. Mezotelyomada güncel tedavi seçenekleri bu kötü seyreden kanser için umudu artırmaktadır. Tedavi olarak cerrahi, radyoterapi, kemoterapi gibi tedaviler kullanılmakla birlikte immünoterapi ve hedefe yönelik tedaviler de dahil olmak üzere daha yeni stratejiler mezotelyoma hastaları için sonuçları iyileştirme konusunda umut vaat etmektedir. Klinik çalışmalara katılım da bu yenilikçi tedavilere erişim için önemli bir yol haline gelmiştir” diye konuştu. (BSHA – Bilim e Sağlık Haber Ajansı)